1963 yılında gümüşhane’nin kelkit ilçesinde doğmuşum. 1985 yılında kara harp okulundan jandarma teğmen olarak mezun olup türk silahlı kuvvetleri saflarına katıldım. yarba
Yazar
Yazara Mesaj Yaz
Bu Bölümde Yazılan Yazıların Sorumluluğu Yazarlara Aittir
Kontr-Ergenekon Davası 31.08.2014 (2867) Okunma
KONTR-ERGENEKON DAVASI
“76 üst düzey polis şefi, sahurda kelepçelenerek gözaltına alındı!”
Ergenekon uydurmasına nasıl karşı çıktıysam bu aşağılık operasyona da karşıyım.
Zamanında idealist bir Türk, bir mahalleye güzel ve gösterişli bir çeşme yaptırır ve üstüne de;
“ Sahıb-ûl hayrât Mehmet bin Emin
Müslümanlara haram ettim, sakın içmeyin!” beytini yazdırır.
Çeşmenin üstündeki yazıdan rahatsız olanlar, adamı padişaha şikâyet ederler. Bu şikâyet üzerine Mehmet Efendi tutuklanıp huzura alınır.
Padişah: Bu çeşmeyi yaptırmakla bir hayır işlemişsin; ama suyunu müslümanlara haram kılmışsın, sen müslüman değil misin?
Mehmet Efendi: Elhamdülillah müslümanım aziz devletlim! Davranışımın sebebini açıklamadan önce padişahımızdan üç ricam olacak, bundan sonra beni haksız bulursanız, boynum kıldan incedir.
Padişah Mehmet Efendi’nin bu ricasını kabul eder.
İlk uygulama Musevilerin en büyük havrasında vaaz veren Hahambaşı’yı tutuklatmak olur. Apar topar padişahın huzuruna çıkarırlar. Kendisine gayet iyi davranılır, İzzet-i ikramda bulunulur. Çok sürmez İstanbul’un bütün Yahudileri bir araya gelerek sarayın önünde toplanırlar. Biraz sonra padişah dışarı çıkar ve ne istediklerini sorar. Yahudilerin hepsi ağız birliği etmişçesine “Hahambaşı’nın hiçbir suçu yoktur; şayet bir suçu varsa canımızla, malımızla biz ödemeye hazırız, o iyi bir insandır, affını talep ederiz” derler. Padişah da onların bu isteğini kırmaz ve Hahambaşı serbest kalır.
İkinci uygulamada Rum Patriğini tutuklamak vardır. Patrik de saraya götürülür ve orada bir güzel ağırlanır. İstanbul’un bütün Hıristiyanları da aynen Yahudiler gibi “onun herkese faydalı bir adam olduğunu, eğer suçu varsa kendilerinin çekeceğini, onu kendilerine bağışlamasını” isterler ve bir sürü yalvarmalardan sonra affını sağlarlar.
Üçüncü uygulama ise Ayasofya Camiinde vaaz eden Şeyhülislam Efendi için tekrarlanır. Camide binlerce Müslüman vardır. Dini mertebenin en yükseğinde oturan Şeyhülislam Efendi derdest edilip götülürken bazıları, “Herhalde bir suçu var ki, namaz vaktini bile beklemediler” diyerek camiyi terk ederler.
Şeyhülislam Efendi ne için tutuklandığını merak etse de, sarayda padişah ve Mehmet Efendi ile hoş sohbet zaman geçirirler. Padişah, İstanbul’da yüz binlerce müslümandan bir grup gelir de Şeyhülislam için af talebinde bulunurlar diye sık sık pencereden aşağıya bakar. Fakat ne gelen vardır ne de giden. Hoca Efendiyi assalar bile hiç kimsenin umurunda olmayacaktı.
Mehmet Efendi, padişaha dönerek “ işte görüyorsunuz padişahım. Bir sürü Müslüman, bir avuç Yahudi ve Hıristiyan kadar olup, şu mübarek şahıs için kıllarını kıpırdatmadılar. Bunlar tatlı su Müslümanları, yarın bir savaş çıksa bunlarla nasıl yola çıkabiliriz? Yaptırdığım çeşmenin suyunu bunlara haram etmemin sebebi budur. Ferman sizindir” der.
Bu memleketin suyu, havası ve tüm nimetleri, haksızlığa, hırsızlığa, yolsuzluğa haykırmayan herkese haram olsun….
Atıf MUTLU
Çorlu 24 temmuz 2014